“Nakşibendilik”, 14. yüzyılda Orta Asya’da Buhara çevresinde gelişen ve adını kurucusu sufi alim Bahâeddin Nakşibend’den alan bir tasavvuf tarikatıdır. Bu tarikat, Bahaeddin Nakşibend’in gençliğinde Halil Ata isimli bir Yesevi şeyhinden istifade ederek, daha sonra Hacegan yoluna mensup Emir Külal’e bağlanarak tasavvufi eğitimini tamamlamasıyla ortaya çıkmıştır. Nakşibendilik, sesli zikrin yerine sessiz (hafi) zikri ve kırk günlük inziva demek olan halvet yerine halk içindeyken kalben Allah ile beraberlik demek olan “halvet der encümen” prensibini benimsemiştir.
“Nakşilik” ifadesi ise “Nakşibendilik” anlamına gelmektedir. Bu kelime, “nakış yapan” anlamına gelen Nakşibend’den türetilmiştir. Nakşibendi mürşitlerinin, kalbi dünyadan ahirete bağladığı düşünüldüğü için bu adı almıştır.