onlineodev.com`u daha etkin ve verimli kullabilmeniz için, yandex.com.tr, bing.com, yahoo.com gibi arama motorlarını kullanmanızı tavsiye etmektedir.
51 kez görüntülendi
Sosyoloji kategorisinde

1 cevap

0 beğenilme 0 beğenilmeme
Atatürk’ün özgün ekonomi yaklaşımı, Türkiye’nin içinde bulunduğu dönemin koşullarına göre şekillendirilmiştir. O dönemde Osmanlı Devleti’nin borçları, sermaye ve yetişmiş eleman eksikliği, 1929-1930 Dünya Ekonomik Bunalımı Türkiye’yi olumsuz etkilemiştir. Vatandaşın elinde yeterli sermaye yoktur ve ekonominin altyapısını oluşturan banka, fabrika ve yol bulunmamaktadır. Dış ticaret tamamen yabancıların elindedir. İşte bu dönemde ekonomide devletçilik öne çıkmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra ekonomiyi canlandırmak için bir dizi önlem alınmıştır. Büyük çaplı ekonomik yatırımlar olan dokuma, şeker, cam, kâğıt, çimento, demir ve çelik fabrikaları devlet eliyle yapılmıştır. Bunlar arasında Bursa’daki İplik Fabrikası, Turhal (Tokat) Şeker Fabrikası, İzmit Kâğıt ve Karton Fabrikası, Ankara Çimento Fabrikası, Karabük Demir ve Çelik Fabrikası yer almaktadır.

Atatürk, Türk toplumunun ekonomik ve sosyal kalkınmasına ilişkin yaklaşımını, 1937’de şöyle ifade etmiştir: “...Ben ekonomik hayat denince ziraat, ticaret, sanayi faaliyetlerini ve bütün nafia (bayındırlık) işlerini birbirinden ayrı düşünülmesi doğru olmayan bir kül (bütün) sayarım. Bu vesile ile şunu da hatırlatmalıyım ki bir millete müstakil (bağımsız) hüviyet ve kıymet veren siyasi varlık makinesinde devlet, fikir ve ekonomik hayat mekanizmaları birbirine tabidir... Onun içindir ki bir milletin kültür seviyesi üç sahada; devlet, fikir ve ekonomi sahalarındaki faaliyet ve başarıları neticelerinin hasılası ile ölçülür.”

Atatürk’ün ekonomi alanında kendinden önce öne sürülmüş ekonomik sistemlerle ilgili ideolojilerden hangisini benimsediği konusunda birçok tartışma yürütülmüştür. Oysa Atatürk kendi ekonomik yaklaşımını zaman içinde oluşturmuş ve uygulamıştır. Atatürk’ün meydana getirdiği ekonomik yaklaşımın en özlü ifadesi, 1936 yılında yayımlanan İkinci Sanayi Planı’nın ön sözünde yazdığı şu sözlerin içindedir: “Devletçiliğin bizce manası şudur: Fertlerin hususi teşebbüslerini ve faaliyetlerini esas tutmak fakat büyük bir milletin bütün ihtiyaçlarını ve birçok şeylerin yapılmadığını göz önünde tutarak memleketin iktisadiyatını devletin eline almak. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türk vatanında asırlardan beri ferdî ve hususi teşebbüslerde yapılamamış olan şeyleri bir an evvel yapmak istedi ve görüldüğü gibi kısa bir zamanda yapmaya muvaffak oldu. Bizim takip ettiğimiz yol, görüldüğü gibi liberalizmden başka bir sistemdir.”

Prof. Dr. Afet İnan’ın “Medeni Bilgiler” ve “Mustafa Kemal Atatürk’ün El Yazıları” kitaplarında Atatürk’ün “mutedil (ılımlı) devletçilik” terimini tercih ettiği anlaşılmaktadır. Bu kavram Türkiye’deki devletçi ekonomi modelinin katı bir devlet kapitalizminden ve sosyalist bir ekonomik modelden farkını vurgulamak amacıyla kullanılmıştır. Atatürk’ün ekonomik modeli, temelde kişisel girişime (ferdî teşebbüse) öncelik vermiş, bununla birlikte ılımlı bir devletçiliği de uygulamış, kendine özgü bir model olmuştur.

Soru da bilgiden doğar, cevap da 

Hz. Mevlana

...