onlineodev.com 'a hoşgeldiz. Lütfen soru sormaktan ve cevap vermekten çekinmeyiniz
50 kez görüntülendi
Felsefe kategorisinde tarafından

  • Felsefenin doğuşu ve gelişimini dikkate alarak felsefenin diğer alanlarla olan bağının olup olmadığını tartışınız.
  • Aşağıdaki metni, felsefenin varlık, bilgi ve değer alanlarıyla bağlantılı olarak yorumlayınız.

    “(...) Bu yalnguk (insan) adı insana yanıldığı (yangluk) için verildi; yanılmak (yangluk) insan (yalnguk) için yaratıldı. Sen bana yanılmayan bir kimse söyleyebilir misin; ben sana yanılan binlerce insan göstereyim. Bilgi sahibi insanlar pek azdır; bilgisiz ise çoktur; bil ki, anlayışsız insanlar çok; anlayışlılar ise, nadirdir. Bilgisiz bilgiliye daima düşman olmuştur; bilgisiz bilgili ile her zaman mücadele hâlindedir. İnsandan insana çok fark vardır; bu fark bilgiden ileri gelir, sözüm buna dairdir. Bu sözümü bilgili için söyledim, bilgisizin dilini ben de bilemiyorum. Benim bilgisiz ile hiçbir sözüm yoktur; ey bilgili, işte ben senin kulunum. Sözümü sana söylemiş olduğum için, çekinerek işte böyle senden özür diledim. Sözü söyleyen yanılabilir ve şaşırır; anlayışlı isterse, bunu düzeltir ve tashih eder. Söz, deve burnu gibi yularlıdır; nereye çekilirse oraya gider. Sözü bilerek söyleyen çok kimse var; benim için sözü anlayan adam azizdir. Bütün iyilikler bilginin faydasıdır; bilgi ile göğe dahi yol bulunur. Sen her sözünü bilgi ile söyle; herkesin bilgi ile büyük olduğunu bil. Söz kara yere mavi gökten indi; insan kendisine sözü ile değer verdirdi. İnsan gönlü dibi olmayan bir deniz gibidir; bilgi onun dibinde yatan inciye benzer. İnsan inciyi denizden çıkarmadıkça, o, ister inci olsun - ister çakıl taşı, fark etmez. Kara toprak altındaki altın taştan farksızdır; oradan çıkınca, beylerin başında tuğ tokası olur. Bilgili, bilgisini dili ile meydana çıkarmazsa, yıllarca yatsa bile onun bilgisi muhitini aydınlatmaz. Anlayış ve bilgi çok iyi şeydir; eğer bulursan, onları kullan ve uçup göğe çık. Anlayış ve bilginin ne olduğunu bilen bu memleket beyi ne der, dinle. Dünyayı elde tutmak için insan anlayışlı olmalıdır; halka hâkim olmak için ise hem akıl, hem cesaret gerekir. Dünyayı elinde tutan, onu anlayış ile tuttu; halka hükmeden, bu işi bilgi ile yaptı. Âdem’in dünyaya indiğinden beri iyi nizam daima anlayışlı insanlar tarafından vaz’edilegelmiştir. Hangi çağda olursa olsun, bugüne kadar daha yüksek yer daima bilgiliye kısmet olmuştur. İnsanların kötüsü anlayış yolu ile asılır; halk arasında çıkan fitne bilgi ile bastırılır. (...)”

    Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig

1 cevap

0 beğenilme 0 beğenilmeme
tarafından

Felsefenin doğuşu ve gelişimini dikkate alarak felsefenin diğer alanlarla olan bağının olup olmadığını tartışınız.

Felsefenin doğuşu ve gelişimi, felsefenin diğer alanlarla olan bağının varlığını göstermektedir. Felsefe, ilk olarak Antik Yunan’da doğal olayları mitolojik açıklamalardan sıyrılarak akla dayalı bir şekilde araştırmaya başlayan düşünürler tarafından ortaya çıkmıştır. Bu düşünürler, evrenin ilk ilkesini, varlığın özünü, bilginin kaynağını, ahlakın temelini, güzelliğin niteliğini ve daha pek çok soruyu sormuşlardır. Bu sorular, felsefenin alt alanlarını oluşturmuştur. Felsefenin alt alanları, diğer bilim, din ve sanat gibi alanlarla da ilişkili olmuştur.

Felsefe ile bilim arasında, hem benzerlikler hem de farklılıklar vardır. Felsefe ile bilim, her ikisi de sistemli, yöntemli, eleştirel ve meraklı bir şekilde dünyayı ve insanı anlamaya çalışır. Felsefe ile bilim, aynı zamanda düşünme yasalarına uyarlar. Ancak felsefe ile bilim, konularını ele alış biçimleri, ilerleme durumları, açıklamalarının öznellik ya da nesnellik dereceleri, kullandıkları yöntemler ve amaçları bakımından farklılaşırlar. Felsefe, bütüncül bir bakış açısıyla olması gerekeni ararken, bilim parçalı ve sınırlı bir bakış açısıyla olanı araştırır. Felsefe, akıl ve mantığa, bilim ise deney ve gözleme dayanır. Felsefe, bilimlerin doğuşuna ve gelişimine katkıda bulunurken, bilim de felsefeye yeni sorunlar ve veriler sunar.

Felsefe ile din arasında, hem uyum hem de çatışma vardır. Felsefe ile din, her ikisi de insanın varoluşsal sorunlarına, hayatın anlamına, ölümün ardından ne olduğuna, Tanrı’nın varlığına ve niteliğine, ahlaki değerlere ve daha pek çok konuya ilgi duyarlar. Felsefe ile din, aynı zamanda insanın doğasını ve ruhunu araştırırlar. Ancak felsefe ile din, inanç ve akıl arasındaki ilişki, vahiy ve akıl arasındaki uyum, dinin kaynağı ve otoritesi, dinlerin çoğulluğu ve gerçekliği gibi konularda farklı görüşler ortaya koyarlar. Felsefe, dinin temellerini, içeriğini, işlevini ve etkilerini eleştirel bir şekilde sorgularken, din de felsefeye ilahi bir bakış açısı ve ahlaki bir rehberlik sunar.

Felsefe ile sanat arasında, hem yakınlık hem de uzaklık vardır. Felsefe ile sanat, her ikisi de insanın yaratıcılığını, düş gücünü, duyarlılığını ve estetik zevkini ortaya koyarlar. Felsefe ile sanat, aynı zamanda insanın varoluşunu, duygularını, düşüncelerini ve hayallerini ifade ederler. Ancak felsefe ile sanat, sanatın ne olduğu, nasıl tanımlanacağı, nasıl değerlendirileceği, nasıl yorumlanacağı, nasıl üretileceği ve nasıl etkileyeceği gibi konularda farklı yaklaşımlar geliştirirler. Felsefe, sanatın özünü, işlevini, kurallarını ve kriterlerini akılcı bir şekilde belirlemeye çalışırken, sanat da felsefeye duygusal bir etki ve ilham kaynağı sağlar.

Sonuç olarak, felsefenin doğuşu ve gelişimi, felsefenin diğer alanlarla olan bağının varlığını göstermektedir. Felsefe, diğer alanlarla hem ortak noktalar hem de farklılıklar paylaşmaktadır. Felsefe, diğer alanlardan etkilenirken, onlara da etki etmektedir. Felsefe, diğer alanlarla hem uyum hem de çatışma içinde olabilmektedir. Felsefe, diğer alanlarla hem yakın hem de uzak olabilmektedir. Felsefe, diğer alanlarla hem benzer hem de farklı olabilmektedir.

Aşağıdaki metni, felsefenin varlık, bilgi ve değer alanlarıyla bağlantılı olarak yorumlayınız.

Bu metin, Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig adlı eserinden bir bölümdür. Kutadgu Bilig, Türkçenin en eski ve en önemli eserlerinden biridir. Eser, insanlara dünya ve ahirette mutlu olmanın yollarını göstermek için yazılmıştır. Bu metni, felsefenin varlık, bilgi ve değer alanlarıyla bağlantılı olarak şöyle yorumlayabiliriz:

  • Varlık alanı, var olan şeylerin ne olduğu, nasıl var oldukları ve aralarındaki ilişkileri soruşturan felsefenin bir dalıdır. Bu metinde, varlık alanıyla ilgili olarak, insanın, bilginin ve dünyanın varoluş biçimleri ve aralarındaki etkileşimler üzerinde durulmaktadır. İnsan, hem bilginin sahibi hem de onu kullanan, yayan ve geliştiren bir varlıktır. Bilgi, hem insanın dünyayı tanıma, anlama ve yönetme aracı hem de insanın dünyayla iletişim kurma, etkileşimde bulunma ve uyum sağlama aracıdır. Dünya, hem insanın yaşam alanı hem de insanın bilgiyle tanıdığı, değiştirdiği ve yararlandığı bir varlıktır. Bu bağlamda, varlık alanı, insanın bilgi ve dünya karşısındaki konumunu, rolünü ve sınırlarını belirlemeye çalışır.
  • Bilgi alanı, bilginin ne olduğu, nasıl elde edildiği, ne kadar güvenilir olduğu ve sınırları neler olduğu soruşturan felsefenin bir dalıdır. Bu metinde, bilgi alanıyla ilgili olarak, bilginin kaynakları, yöntemleri, doğruluğu ve etiği üzerinde durulmaktadır. Bilginin kaynakları, hem doğal hem de yapay olabilir. Doğal kaynaklar, doğadan gelen veriler, gözlemler, deneyimler ve sezgilerdir. Yapay kaynaklar, insanın doğaya müdahale ederek elde ettiği veriler, deneyler, hipotezler ve teorilerdir. Bilginin yöntemleri, hem bilimsel hem de felsefi olabilir. Bilimsel yöntemler, doğayı sistematik, objektif ve kanıta dayalı bir şekilde inceleyen, ölçen, test eden ve açıklayan yöntemlerdir. Felsefi yöntemler, doğayı mantıksal, eleştirel ve yorumlayıcı bir şekilde sorgulayan, analiz eden, değerlendiren ve yargılayan yöntemlerdir. Bilginin doğruluğu, hem gerçeklik hem de geçerlilik ile ilgilidir. Gerçeklik, bilginin doğaya uygun, tutarlı ve ispatlanabilir olmasıdır. Geçerlilik, bilginin mantığa uygun, tutarlı ve çelişkisiz olmasıdır. Bilginin etiği, hem ahlaki hem de politik ile ilgilidir. Ahlaki, bilginin elde edilmesi ve kullanılmasının insan ve doğa haklarına, değerlerine ve yararına uygun olmasıdır. Politik, bilginin elde edilmesi ve kullanılmasının insan ve doğa arasındaki güç ilişkilerine, çıkarlarına ve sorumluluklarına uygun olmasıdır. Bu bağlamda, bilgi alanı, bilginin kaynaklarını, yöntemlerini, doğruluğunu ve etiğini sınar, eleştirir ve geliştirir.
  • Değer alanı, değerlerin ne olduğu, nasıl belirlendiği, neye dayandığı ve nasıl uygulandığı soruşturan felsefenin bir dalıdır. Bu metinde, değer alanıyla ilgili olarak, değerlerin kaynakları, ölçütleri, amaçları ve sonuçları üzerinde durulmaktadır. Değerlerin kaynakları, hem bireysel hem de toplumsal olabilir. Bireysel kaynaklar, insanın kendi duygu, düşünce, inanç ve tercihleridir. Toplumsal kaynaklar, insanın ait olduğu kültür, gelenek, din ve ideolojidir. Değerlerin ölçütleri, hem normatif hem de kritik olabilir. Normatif ölçütler, değerlerin ne olması gerektiğini, nasıl belirlenmesi gerektiğini ve nasıl uygulanması gerektiğini belirleyen kurallar, ilkeler ve standartlardır. Kritik ölçütler, değerlerin ne olduğunu, nasıl belirlendiğini ve nasıl uygulandığını sorgulayan, karşılaştıran ve değerlendiren kriterler, argümanlar ve yorumlardır. Değerlerin amaçları, hem bireysel hem de toplumsal olabilir. Bireysel amaçlar, insanın kendi mutluluğu, özgürlüğü, gelişimi ve anlamıdır. Toplumsal amaçlar, insanın ait olduğu toplumun refahı, adaleti, barışı ve uyumudur. Değerlerin sonuçları, hem bireysel hem de toplumsal olabilir. Bireysel sonuçlar, insanın kendi davranışlarından, seçimlerinden ve sorumluluklarından kaynaklanan yararlar, zararlar, ödüller ve cezalardır. Toplumsal sonuçlar, insanın ait olduğu toplumun davranışlarından, seçimlerinden ve sorumluluklarından kaynaklanan yararlar, zararlar, ödüller ve cezalardır. Bu bağlamda, değer alanı, değerlerin kaynaklarını, ölçütlerini, amaçlarını ve sonuçlarını belirler, tartışır ve yargılar.

Onlineodev.com'a hoş geldiniz! Okul derslerinizdeki ödevleriniz ve anlamadığınız konular için aradığınız hızlı ve doğru cevapları burada bulabilirsiniz.

Sayfa Başlığı Buraya Gelecek
...